24 Mart 2009 Salı








Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...Tarihingözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!.
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler....
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…
Necip Fazıl KISAKÜREK

1 yorum:

Hülya Peker dedi ki...

BEN SANA VURGUNUM

Gemileri, motorları ve
Eminönü Meydanı ile
İklimine muhabbet katılmış kent

Yeni Camii önünde güvercinleri
kıyılarda ve balık peşinde
karabaş martılar ile
toprağına suyuna kurban olduğum
İstanbul’um.

Boğaziçi’nde
Heybeli Ada’da anılar saklanırken
ud sesleriyle çınladı Göksu
Geceleri faytonlarla gezildi Kınalı’nın
Arnavut kaldırımlı sokaklarında

Yazlık sinemalarda
ilk Türk filmlerini seyretmek
ve ay çekirdeği ile eğlenmek
ya da İzmir ağzıyla çiğdem çitlemek
Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun’la ağlamak
çok uzaklarda kaldı

Beşiktaş İskelesi’nde
gazinodan gelen orkestrayı dinlemek
geç vakitlerde eve dönmek

Ve sonbaharda kahverengi
çınar yaprakları arasında
Dolmabahçe’den Beşiktaş’a yürümek
Balık Pazarı’nda çeyrek ekmek arası
iki çubuk taratorlu midye yemek

Her maç sonrası
ben “Beşiktaşlıyım” demek.
Kartalına, kanaryasına
aslanına kurban olduğum
İstanbul

Ben sana vurgunum.

Mehmet Akif Tiryaki